2001 yılında, Howard Clark Uluslararası Savaş Karşıtları için, sosyal mobilizasyonu genişletmenin doğasında bulunan tehlikeler üzerine bu makaleyi kaleme aldı. Çoğumuzun ortak eğilimi, sosyal güçlenme için militanlığın gerekli olduğu. Ancak böyle bir militanlığın da bir bedeli vardır.
Bir güçlenme deneyimine dönüp bakın, acaba o anda hissettiğiniz şeyler sadece birer duyguymuş gibi mi geliyor, merak ediyorum. O zamanlar siz veya grubunuz bir şekilde bir fark yaratacak gücü topladınız veya en azından bir fark yarattığınız duygusundaydınız. Kalıcı bir değişim yaratmış olsanız bile duygu geçicidir. Zamanla yok olmuştur. Güçlendirme duygusu, sürekli olarak tazelenmeye ihtiyaç duyar.
Güçlenmenin biçimleri – eylemlilik biçimleri, tutumları ve tarzları — bulaşıcıdır. Ama bir süre sonra ilerlemeyi, kıstasları aşmayı – ek bir öğe, yenilik ve daha iyi sonuçları aramaya başlarız. Bu yüzden ilk başta güçlendiren sokak eylemlerinde yer aldığımızda kısa süre sonra yeni bir şeye ihtiyaç duyarız – daha çok insan, daha kalabalık gruplar, daha çok etki. Fakat toplumsal mobilizasyon ölçeği, genişlemede zorlanmaya başladığı zaman birçoğumuzun genel eğilimi saldırganlık konusunda güçlenmek gerektiği yanılmasıdır. Bu yüzden insanlar eylemi tırmandırarak, örneğin aksatma veya basında yer alma konusunda benzer sonuçları almayı umarlar. Fakat bu tarz saldırganlığın da bir bedeli vardır. Sıklıkla, aktivist deneyimlerinin toplumsal açıdan marjinalleşmesine neden olur büyük ihtimalle de eylemlerin toplumsal tabanını daraltır. Yani, bu baş aşağı yönde ilerleyen bir güçsüzleşme sarmalına girmeye neden olur ve tartışılmaya devam eden değişimin nasıl gerçekleşeceği sorusunu veya sosyal gücün nasıl yapılandığının sorgulanmasının azalmasına yol açar.
Bu makalede, stratejik çalışma ihtiyacına özellikle de belli sosyal kuvvetler karşısında güç ve amaçlarımıza ulaşmak için gücün kullanımı bağlamına bakmak istiyorum.
Peace News’in şiddetsizlik ve sosyal güçlenme üzerine önceki tartışmasını kısaca özetleyerek başlayayım. Şiddetsiz sosyal güçlenme, “üzerinde güç” formunu (baskılama) kurmaya çalışmaz, bunun yerine insanların “var olmak için gücünü” ve “yapmak için gücünü” arttırmayı amaçlar. Sosyal gücün tabandan yeniden yapılanmasına dair bir süreç tahayyül eder – veya bunu tanımlayabilecek daha iyi bir kelime praksis olabilir. Üç seviyede işler: içkin güç (amaçlı ve dengeli olduğumuzu hissettiğimiz zaman hepimizin sahip olduğu kişisel güç), birlikte güç (başkalarıyla bağlantıda ve işbirliği içinde olduğumuz zamanki güç ), ilişkili güç (amaçlarımıza ulaşmak, değerlerimizi savunmak, ölüm ve yıkıma neden olan kuvvetleri durdurmak için olan güç). Genellikle, bizim mücadelelerimizde en az gelişmiş olan seviye, üçüncü seviyedir.
İçin Güç
Bir hareket, belirli bir zaman çerçevesi içinde neleri elde edebileceğine dair bazı öngörülere ihtiyaç duyar – belki içgüdüsel, belki analitik ama en çok da aşikâr olan – Tabi ki bunun üzerine tekrar değerlendirme yapılmalıdır. Bazen bir hareket için başarı kazanmak sürpriz olur ve bu sürpriz, baştaki taleplerinin büyültülmesine yardım eder – buna örnek olarak Avrupa’daki genetiği değiştirilmiş gıda üretimine karşı büyüyen kampanyaları verebiliriz – Doğrudan eylemle özellikle, en çok yaşanan kafa karışıklığı sembolik güç ve benimsenmiş gaye arasında yaşanır. Buna iyi bir örnek, önceden “ özgürleştirici mekanlar” dediğimiz (şu an terminolojide “mekanları yeniden kazanma olarak geçiyor) alanlar/topraklar kendi içinde önemli mi ya da eylemin yaptığı ( kontörlü almanın) beyan mı önemli? Pratik olan mı yoksa ilkeler mi? Bu durum ayrıca, ‘çevre savunmaları’ ve ‘doğrudan silahsızlanma’ seviyelerinde de yaşanmaktadır.
1968’lerde teknoloji karşıtı başkaldırılardaki slogan “Gerçekçi ol, İmkansızı İste”, zamanın işletmecilik yanlısı duruşuna karşı bir şiardı. Bunu yazarken, Washington DC’deki “anti-kapitalist” gösterileri haber yaparken BBC’nin kullandığı ağırbaşlı tonu duymak içimi ısıtıyor. Bu bir şiar ama yine de değişim için yapılan bir strateji değil.
Seattle ve Washington gösterileriyle birlikte, toplumdaki bir fikrin koalisyonunun kuvvetini temsil eden cesaretlendirici mobilizasyonlar gördük. Bu kuvvetten şimdi kim faydalanacak? Mobilize olmuş bu enerjinin somut biçimler alması için kim kanallar önerecek? Yerel seviyede, muhtemelen dayanışma projeleri ve işlerini yapan adil ticaret dükkanları olacaktır ama bunların ötesinde ne olacak? Tümüyle reformcu bakış açısına sahip lobi gruplarının sayısından daha başka bir şey var mı? (Sadece soruyorum, cevabı ben de bilmiyorum.) Önemli sonuçlar ise öyle görünüyor ki daha az vizyon olan talepler oluşturmak. Ama buradaki nokta takip edilen vizyonu bırakmak değil bunun yerine sınırlı adımlar bulmak; kapasitemizi, “içkin gücü” ve “birlikte gücü” zenginleştirebilecek olası aktivite formları bulmaktır. Ancak gücümüze uygun olan pratik ve elde edilebilir amaçlara bakmaya ihtiyacımız da vardır ki bunlar sonuç olarak vizyonumuzu gerçekleştirmemiz yolundaki adımlar olacaktır: “ imkansızı elde etmek biraz uzun sürer.” Neyin mümkün olduğunu tekrar tanımlama, ilerlemek için her safhaya bir temel oluşturan bir strateji gerektirir.
Karşı-Güç
Hareketin sağlam olmasını sağlamak tek başına yeterli değildir. Bunun yanı sıra mücadele ettiğimiz güç yapılarının zayıflıklarını ve güçlü yanlarını birinin analiz etmesi gerekir; üzerinde çalışılan sorunun özellikle hassas olan dayanak (kaldıraç gücü) noktalarına bakmak gerekir. Genel olarak şiddetsiz bir tavır, mücadelenin ulaşmak istediği sonuçlara karşıtı da dahil etme yollarını araştırır, karşıtın meşru olan kaygılarını anlamaya çalışır. Yine de, değişmez menfaatler mücadeleye dahil edilmelidir ve bir noktada bunlar yenilmelidir.
Sosyal mücadele için güçlenme bu yüzden bir tür yarış için hazırlık içerir. Bu hazırlıklar, enerjimizi nereye odaklamamız gerektiğinin taktiksel hesaplamalarını içerir; erişilebilir olan tüm yöntemlerin tam listesinin ve mobilize edilebilen farklı destek gruplarının farkında olmak gerekir. Ne yazık ki birçok hareket farklı yöntemleri denemek yerine aşina oldukları yöntemlere bağlı kalarak ve aşina oldukları destek gruplarını harekete geçirerek kendilerini tekrar etme eğilimindedir.
Karşıtlarımızı bölmeyi sağlarken birlikteliğimizi arttırabilecek yollar var mıdır? Nestle bebek sütü tüketici boykotu bununla ilgili bir yol buldu. Nestle, Üçüncü Dünya Ülkeri annelerini, süt tozunun anne sütünden daha iyi olduğu konusunda kandıran tek üretici değil. Tüm bunlara daha yakından bakılacak olursa ortak bir cephe sunduklarına emin olduklarını söylerler ve tabii ki süt tozunun daha iyi olduğunu kanıtlayan raporlara para da öderler. En büyük şirketlerden birinin saldırı altında olması nedeniyle diğer şirketler, Nestle’den daha iyi olduklarını kanıtlayabilmek için pratiklerini değiştirmeye başladılar. Sonunda Nestle kendisini yeni bir pratik koduyla tanıttı.
Sınırlı eylemlerin karşıta engel olabildiği veya kontrol altına alabildiği yerlerde zayıf noktalar var mıdır? Peace Brigades International, birkaç uluslararası gönüllünün varlığının bazı zamanlarda diktatörlerin ve ölüm timlerinin insan hakları aktivistlerini tehdit etmelerini duraklattığını buldu. Ayrıca, bunun her zaman işlemeyeceğini ve bazı zamanlarda da uluslararası bir varlığın istenmeyen bir şekilde dikkati çekebileceği ve ters etki yaratabileceğini de buldular. (Bununla ilgili detaylı bir inceleme için bakınız: Unarmed Bodyguard (Silahsız Korumalar), yazarlar Liam Mahoney ve Enrique Eguren, Kumarian Yayıncılık, 1997)
Bir çok hareket, mücadele için sembolik mekanlara odaklanır – özellikle rejimin ya da bir şirketin bir şeyler yapmayı planladığı mekanlara (yol yapımı, askeri teçhizat bölgesi vb.). Bu sembolik seviyede şunu sorabiliriz: eve daha yakın olan harekete geçirici, ilham veren ve daha geniş bir insan kitlesiyle bağlantı kurmaya imkan tanıyan semboller var mı?
Çekişmeden Daha Fazlası
Yönetenlerin basitçe kazanamadığı yerlerde de ayrıca gerçekleştirilen bazı eylemler vardır. Eğer yönetenler bu eylemi baskılarsa bu durum, duyarlı bir sempati ortaya çıkarır; eğer eylemin devam etmesine izin verirlerse hareketin tabana yayılmasını imkan vermiş olurlar. Karşıtlarımıza yöneltebileceğimiz ikilemler nelerdir?
Karşıtlarımızın ödün vermeyi dert etmeyeceği, istediğimiz bir şey var mı? Karşıtlarımıza sunabileceğimiz, taviz vermelerini kolaylaştıracak önerilerimiz var mı? Londra’daki bazı ev işgalcilerine, sahiplerinin yıkımdan kurtarılmış evlerini işgalcinin idare etmesi önerisi hareket içinde o zamanlarda (yaklaşık otuz yıl önce) tartışmalı bir konuydu, fakat bu öneri hem ev işgalcileri için hem de yerel meclis için kazan-kazanç içeren bir çözüm sunmuştu.
Şiddetsiz eylemin akademik öncüsü Gene Sharp, şiddetsiz hareketle karşılaştığında br güç yapısının değişime uğradığı dört “mekanizma” önerisi getirdi: dönüşüm – hareketin taleplerini kabul etme; baskı – bu sayede kabul eder; uzlaştırma – taleplerin bir kısmını kabul eder; ve çözülme/dağılma. Birçoğumuz muhtemelen “uzlaştırma mekanizmasını” deneyimlemiştir ve bununla ilgili problem sonrasında her zaman başından beri istediğimizi yapabilmek için sürekli baskılamaya çalışmak oluyor. Bir çoğumuz bir güç yapısını baskılama- kendilerini çözümün bir parçası hissetmeyen kişiler- taraşından geri tepmiştir. Ve bazı durumlarda rejimlerin dağıldığını gören gruplar boşluğa katılma konusunda korkmak için gerçekçi sebeplere sahiptir.
Burada belirtilen şudur ki şiddetsiz mücadele bir rekabetten daha fazlasıdır; “karşı güç” burada bahsedilen üçüncü seviyenin sadece bir parçasıdır ki bu da birlikte güçtür.
Pratik sorunlar üzerine çalışan her şiddetsiz hareket içinde daha derin bir gündem vardır. Bu gündemde, insanların kendi hayatlarını şekillendirebilecekleri güce sahip oldukları toplumlar yaratmak ve toplumsal birliktelik duygusunu güçlendirmek de vardır. Şiddetsiz toplumsal güçlenme bu yüzden sadece bir süreç/praksis değildir, aynı zamanda bir amaçtır – erişilmeyen ve girilmesi imkansız hiyerarşileri, insan merkezci ve şeffaf yapılarla yer değiştirmek amacıdır bu.
HOWARD CLARK 21 Kasım 2014
Orijinal yayınlama: The Broken Rifle (War Resisters’ International) (Kırık Tüfek, Uluslararası Savaş Karşıtları), Şubat 2001, Sayı: 47
* Fotoğraf: 2010 Öğretim harcı protestosu, Londra, 2010 . Demotix/Guy Corbishley. Tüm hakları saklıdır.