Başlıca Kategoriler
Edit Content
Tartışmanın niteliğini ve tonunu etkileyebilmek için iki temel an vardır. Bunlardan biri, tartışmanın başlangıç anıdır. Herkesin konuşma hakkı olduğunu ve katkılarının da beklendiğini belirtmek, bu atmosferi kurmak gerekir. Tabii ki bu, grup üyeleri birbirine güvendiğinde ve fikirlerinin dikkate alındığını hissettiğinde işleyecektir.
Konsensüs, bir grupta anlaşmaya varmak için kullanılan yaratıcı ve işbirlikçi bir yol. Bir karar önerisini oylamaya açarak grubun çoğunluğunun isteğini gerçekleştirmek yerine konsensüsü kullanmak, birlikte çalışarak herkesin aktif olarak desteklediği çözümleri bulmak anlamına gelir. Kararların tümü, o kararların esasen etkilediği herkesin onayı ile alınır; bu da herkesin temel ihtiyaçlarının dikkate alınması anlamına gelir.
Bu broşür; Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin örgütlerle gerçekleştirdiği toplantılar ve antrenman deneyimlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Antrenmanların yanı sıra yazılı bir kaynağın örgütlerin kendi iç çalışmalarına katkı sunması, şiddetsiz geri bildirim üzerine birlikte düşünmeleri ve tartışmalarına destek sunması amaçlanmaktadır.
"Esenlik kavramını sadece bireysel bir çaba ya da bireye odaklı bir yaklaşım olarak düşünmek, esenlik konusunda örgütlerin sorumluluğunun göz ardı edilmesine yol açabilir. Bu sebeple örgütler, kapasite gelişim çalışmalarında stratejik yönetim, kaynak yaratmak, gönüllü yönetimi gibi başlıklara ne kadar önem veriyorsa, örgütsel esenliğe de o kadar önem vermelidir.Bütünlükçü bir esenlik yaklaşımı için esenlikle ilgili yapılacakları hem yapı hem kültür üzerinden düşünmek gerekir.Bu anlamda dünyada hak savunucusu örgütlerin esenlik için yaptığı bazı çalışmalar yol gösterici olabilir."
Örgütler birer canlı organizma gibidir. Hem kendi iç ‘organları’ birbiri ile hem de kendisi bir bütün olarak dışarıyla ilişki içindedir. Bu özelliği sebebiyle örgütlerin dayanıklılığı hem iç hem dış faktörlerden etkilenir.
Gene Sharp “Şiddetsiz Eylem Politikası” (1973) adlı kitabında şiddetsiz eylemin 198 yöntemini yayınlamıştır. Bu yöntemler 3 ana sınıfa bölünmüştür: Protesto ve İkna, İşbirliği Yapmamak, Şiddetsiz Müdahale.
Edit Content
Son yıllarda dünya çapında şiddetsiz politik eylemde bulunan insan sayısında çarpıcı bir artış oldu. Ancak şiddetsizliğin tam olarak ne anlama geldiği konusunda kayda değer bir görüş ayrılığı olduğu açık. Bazılarına göre şiddetsiz eylem çatışkıyla baş etmede veya toplumsal değişimi gerçekleştirmede amaca hizmet eden elverişli bir tekniktir, bazılarına göreyse şiddetsizlik ahlaki bir mecburiyet, hatta bir yaşam biçimi.
Şiddetsizlik, kapitalizmden kurtularak daha insancıl sosyal ve ekonomik bir sisteme geçmek
için en fazla umut vaat eden yöntemdir. Şimdiye kadar devlet sosyalizmi ve genel seçimlerin
yapıldığı, daha demokratik sosyalist sistemler de dahil olmak üzere devlet gücünü kullanmaya
dayalı yaklaşımlar denenmiş ve hepsi de başarısızlığa uğramıştır. Köklü değişikliklere
kesinlikle ihtiyaç vardır; çünkü hemen hemen herkesin kabul ettiği bazı güçlü yanlarına rağmen
kapitalizm büyük ölçekli acılara ve problemlere sebep olmaya devam etmektedir. Bir yaklaşım
olarak şiddetsizlik, çok sayıda engeller ve sınırlar içerse de kapitalizmi dönüştürme kapasitesine
sahiptir.
Şiddetsizlik; şiddetsiz tutum, davranış veya yaşam biçimlerini kapsayan şiddetin kullanılmadığı durumu tarif eden bir yöntemdir. Anlam tarihinde kendine en çok şiddetsiz eylem, şiddetsiz direniş gibi politik mücadelelerin tanımlanmasında yer bulmuştur. Bununla birlikte şiddetsizliğe felsefi, inançsal ya da ilkesel temellerden yola çıkarak farklı anlamlar yüklenmiştir. Bu çeşitlilikten yola çıkarak şiddetsizliği tanımlayabilmek ancak hedefine aldığı şiddeti tanımlamakla mümkün olacaktır.
“Gandhi’nin vardığı sonuç, bir ülkenin şiddetsiz bir topluma dönüşmesi için, yeni şiddetsiz toplumu inşa etmeye “devralmadan” çok önce başlaması gerektiği ve siyasi yapıları değiştirmenin yanı sıra sosyal yapıları da değiştirmenin gerekli olduğuydu.
Modern toplum şiddete boğulmuş durumda – evde, işte, sokakta ve okullarda. Doğrusunu söylemek gerekirse, ikiden fazla kişinin bir araya geldiği her yerde maalesef ki şiddetin çıkma ihtimali var. Bu kadar çok şiddet, bozulan insan ilişkilerimizin ve yaşarken, çalışırken stres altında bulunduğumuz bir göstergesi.
Edit Content
Çatışma kavramını zaman zaman silahlı karşılaşmalar ya da doğrudan şiddetle ilişkilendiriyoruz. Elbette
bunun kültürel ve tarihsel bir anlamı var.
Tartışmanın niteliğini ve tonunu etkileyebilmek için iki temel an vardır. Bunlardan biri, tartışmanın başlangıç anıdır. Herkesin konuşma hakkı olduğunu ve katkılarının da beklendiğini belirtmek, bu atmosferi kurmak gerekir. Tabii ki bu, grup üyeleri birbirine güvendiğinde ve fikirlerinin dikkate alındığını hissettiğinde işleyecektir.
Konsensüs, bir grupta anlaşmaya varmak için kullanılan yaratıcı ve işbirlikçi bir yol. Bir karar önerisini oylamaya açarak grubun çoğunluğunun isteğini gerçekleştirmek yerine konsensüsü kullanmak, birlikte çalışarak herkesin aktif olarak desteklediği çözümleri bulmak anlamına gelir. Kararların tümü, o kararların esasen etkilediği herkesin onayı ile alınır; bu da herkesin temel ihtiyaçlarının dikkate alınması anlamına gelir.
Bu broşür; Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin örgütlerle gerçekleştirdiği toplantılar ve antrenman deneyimlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Antrenmanların yanı sıra yazılı bir kaynağın örgütlerin kendi iç çalışmalarına katkı sunması, şiddetsiz geri bildirim üzerine birlikte düşünmeleri ve tartışmalarına destek sunması amaçlanmaktadır.
Örgütler birer canlı organizma gibidir. Hem kendi iç ‘organları’ birbiri ile hem de kendisi bir bütün olarak dışarıyla ilişki içindedir. Bu özelliği sebebiyle örgütlerin dayanıklılığı hem iç hem dış faktörlerden etkilenir.
Edit Content
Bu el kitabı Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Derneği’nin, “Her gün, her koşulda, hep birlikte şiddetsiz bir dünya” hayalinin gerçekleşmesi yolunda attığı sayısız adımdan biri. Amacımız şiddetsiz kampanyanın ne olduğunu kısa ve anlaşılır şekilde göstermek.
Örgütsel Esenlik için Örgütsel Dayanışma El Kitabında örgütlerin örgütsel esenliği neden ve nasıl gündemine alması gerektiğini, örgütsel esenliği güçlendirmeye giden yolun örgütsel dayanışmadan nasıl geçebileceğini ve örgütsel dayanışma için modelleri bulacaksınız.
"Esenlik kavramını sadece bireysel bir çaba ya da bireye odaklı bir yaklaşım olarak düşünmek, esenlik konusunda örgütlerin sorumluluğunun göz ardı edilmesine yol açabilir. Bu sebeple örgütler, kapasite gelişim çalışmalarında stratejik yönetim, kaynak yaratmak, gönüllü yönetimi gibi başlıklara ne kadar önem veriyorsa, örgütsel esenliğe de o kadar önem vermelidir.Bütünlükçü bir esenlik yaklaşımı için esenlikle ilgili yapılacakları hem yapı hem kültür üzerinden düşünmek gerekir.Bu anlamda dünyada hak savunucusu örgütlerin esenlik için yaptığı bazı çalışmalar yol gösterici olabilir."
Örgütler birer canlı organizma gibidir. Hem kendi iç ‘organları’ birbiri ile hem de kendisi bir bütün olarak dışarıyla ilişki içindedir. Bu özelliği sebebiyle örgütlerin dayanıklılığı hem iç hem dış faktörlerden etkilenir.